Temmuz 15, 2010

blogcan :)


Bebek’ teki Nero’nun 1. Katında denize bakan masaya oturun, beni daha çok seveceksiniz:) tam da evimdeyim hissi, sırtınızı dönün diger masalara, ayaklarınızı koltuğun yandaki ıvır zıvırından( kol koyduğumuz yerin adı her neyse artık) sallandırın, önünüzde mor menekşe, karşınızda İstanbul… Semalara dalın, hayal kurun, kitap okuyun, ha aşka mı geldiniz? öpüşün :)
Çok güzel bi hayalim var, hayalimiz var kardeşimle kurduğumuz. Evet bunu yapmam lazım. Ne olduğunu söyleyemem gerçekten, çünkü yeni bi proje ve çok heyecanlıyım, kıpır kıpırım bu hayal için, şayet ki oldu, çok duyacaksınız adımı :)
Roland güzel bi kare yakaladı, yanımdaki Gülşah, kardeşim, ortanca olanı. Aaa bi şey aklıma geldi, ortanca diye bi çiçek var, pek de sever Gülşah :)
Playlistimin kralı şu sıralar- RHCP ---> Suck my kiss.

Gülşah’ la otururken ‘artık bitsin’ listesi yaptık. Bi kaçı şöyle:
*hey bayanlar, beyaz atlet, altına uzun etek, beyaz converse ayakkabı! Yapmayın n’olur .
*beyler, gece kulübüne giderken ayşe teyzenin yıkadığı beyaz gömlek, solaryumlu ten( tanrım bunu görmeye katlanamıyorum), cool olmaya çalışan ama hatun arayan bakışlar! Bitsinnnnnnn!!!!
*sanki son görüşmesi filanmış gibi sevgililerin her daim sarmaş dolaş olması! Hayır abi, yol zaten sıkış sıkış 2 dakika bırakın ellerinizi de geçelim ya!
*tv’ deki 11880 reklamı.
*küçük veletlerin elinde çok pahalı cep telefonları görmek de hoşuma gitmiyor.
*bizim alt komşunun şikayetleri :)
* keşke yazsaymışım, unuttum :) sizin eklemek istedikleriniz?
Ha bi de, Cuma günü nasıl yağmur vardı, asmalı mescitte oturacak 2 kişilik yeri zor bulduk. Bu ne ya, sandım ki hani hava fena millet evinde takılıyordur, ya da haftasonu geldi ya kaçamak yapıyodur İstanbul ahalisi. Nerdeeeeeeee! Bi de şöyle bir psikoloji mevcut, kalabalık nerdeyse orda oturmak istiyor millet, ne yiyip içtiği azıcık umrunda değil, yeter ki eksik olmasın oradan. Hele bi tanesi dışarıda masada oturuyor, deli yağmur var, oturduğu yerde şemsiyesini açmış! Diceksiniz ki mağdem öyle kalabalık, senin ne işin var? Bileydimmmmmmmm, o kadar kalabalık olacağını :) valla en sakin mekana oturmaya çalıştım.
Aşk meşk yazıp duruyorum ya, ilişki filan istediğim yokmuş, kalbim artık zor atar olmuş, beni heyecanlandırmak da pek zahmetli olmuş!
Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar? Peki bu şimdi nerden çıkar :) şöyle bir açıklama getirmek istedim: yumurtadan çıkan ufaklığa zaten tavuk değil civciv diyoruz, büyüyünce tavuk oluyor; ancak yumurtanın tavuktan çıktığı doğrudur kanımca :) ne açıklama ama, dünya artık daha mı güzel :) Stendal, ‘ aşk üzerine’ kitabındaki makalelerini henüz 20 yaşında yazmış, kıskandım, sinir oldum! Güzelkadın- çirkin erkek ya da yakışıklı adam- çirkin kadın( aslında böyle demek isteemzdim, ama stendal demiş) neden bereber olur sorusunu cevaplamış bir kısımda stendal. Böyle çiftlerle karşılaşmışızdır, hatta ne buldu o kadında/ adamda anlamıyorum demişizdir. Cevabı şu standal’ ın: yakışıklı bi adam bir kadını sever ve sonrasında ayrılırlar bir şekilde, belki geçimsizlik belki ölüm. Daha sonra yeni biri çıkar karşısına, bu kişi çirkin olarak nitelendirdiğimiz. Adam aşık olur bu kadına. Neden? Eskiden hoşuna giden, güzel duyguları hatırlatan bir şey vardır bu çirkin kadında. Örneğin su çiçeğinden kalma bi yara, eski sevgilide de var belki, işte böyle güzelleşirmiş sevenin gözünde çirkinlik.
Nasrettin Hoca’ ya sormuşlar hiç aşık oldun mu diye:
- Bir kez samanlıkta oluyordum, üstümüze adam geldi.
:)öpüyorum…
PS: Öznurrrrrrr ve Aslıııııııııı saçlarınız çok güzel oldu :) Birbirinizi tanımasanız da aynı zaman diliminde yaptığınız radikal değişim pek bi cesaret verdi bana, yoksa bende miiiiiii? Yo yo, hayır :)

Keyifle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...