Mart 29, 2012

Haftanın Günleri ve daha fazlası: Bu da Avrupai Bakış Açısı-2


" Hıristiyan, Musevi, İslam takvimlerinde hatta İran ve Çin takvimlerinde bir haftanın yedi günden oluşuyor olmasına rağmen neden böyle olduğuna dair kesin bir bilgimiz yoktur. Haftanın geçmişi ile ilgili, otoritelerin her birinin tartışılmaz gerçeklermiş gibi sundukları faklı kurgular vardır. Gerçekte ise haftanın neden yedi gün olduğuna dair sahip olduğumuz en kesin bilgi, kesin bir bilgimizin olmadığıdır.
Bu konudaki en yaygın açıklama, 7 günden oluşan haftanın, Roma İmparatorluğu'nda imparatorluk takviminde kullanıldığı ve tarihsel sebeplerle Hıristiyan kilisesi tarafından benimsenip geliştirildiğidir. İngiltere Krallığı bu sistemi kullanmış ve dünya geneline yayılmasını sağlamıştır.
İncil'in ilk sayfasında, Tanrı'nın dünyayı altı günde yarattığı ve yedinci günde dinlendiği yazılıdır. Bu yedinci gün, Pazartesi, Yahudi inancında Sabbath'dır.
Bazı kaynaklarda ise yedi günlük haftanın doğum yeri olarak anılan yerlerden bazıları Babil ve İran'dır. Hafta, Hıristiyanlık'tan önce de Roma İmparatorluğu'nda biliniyordu.
Haftanın yedi günden oluşmasının sebebi olarak geometrik bir açıklama vardır. Yedi adet teneke kutuyu, bir tanesi ortaya gelecek biçimde bir lastik bantla birbirine bağlarsanız bir düzgün altıgen elde edersiniz. Üçten fazla herhangi başka bir sayıda dairesel cisimler için bu biçimde elde edilen şekil sabit olmayacaktır. Antik çağlardaki çadır kütükleri, yakılacak odun öbekleri ya da başka dairesel nesneler zamanla yedi sayının gizemli bir hal almasını sağlamış olabilir.
Haftanın yedi gün olmasına ilişkin bir başka tutarlı açıklama ise antik çağlarda bilinen yedi "gezegen"dir: Güneş, Ay, Mars, Merkür, Jüpiter, Venüs ve Satürn. Ancak, yedi günlük periyot, ay veya güneş döngüsüyle eşleşiyor görünmemektedir. Bir güneş yılı, beş günlük haftalara daha uygun bir biçimde bölünebilirdi. Beş ya da altı günlük hafta uzunluklarından oluşan bir sistem, 6x5=30 olduğu için, 29,53 gün uzunluğundaki bir sinodik aya (ay ayına) şimdiki sistemden daha uygun olabilirdi. Bir ay devresinin uzunluğunun (29,53/4= 7,3825) yaklaşık değeri olduğu için hafta yedi günden oluşuyor olabilir.

Günlerin isimlerinin anlamı
Ayların isimleri pek çok dilde benzerlik gösterirken, gün isimleri değişik dillerde birbirinden oldukça farklıdır. Yahudiler, Sabbath dışındaki günleri sadece numaralandırırlar.

Portekizce ve Rusça'da gün isimleri
Türkçe Portekizce Rusça Rusça günlerin anlamı
Pazartesi segunda-feira ponedelnik After "do-nothing"
Salı terça-feira vtornik İkinci
Çarşamba quarta-feira sreda Ortadaki
Perşembe quinta-feira chetverg Dördüncü
Cuma sexta-feira pyatnitsa Beşinci
Cumartesi sabado subbota Sabbath
Pazar domingo voskresenye Diriliş

Pek çok Latin kökenli dilde günlerin isimleri antik dönemde bilinen yedi "gezegen" ile çakışır.

Fransızca ve İngilizce günler
İngilizce Fransızca "Gezegen"

Monday lundi Ay- Moon
Tuesday mardi Mars
Wednesday mercredi Merkür
Thursday jeudi Jüpiter
Friday vendredi Venüs
Saturday samedi Satürn
Sunday dimanche Güneş -Sun


Fransızca'da dizgi Pazar gününde kırılıyor, ancak Latince'de Pazar dies solis (Güneş Günü) olarak adlandırılır. Pek çok Asya dilinde de (örneğin Hintçe, Japonca ve Korece) günlerin isimleriyle gezegenlerin isimleri benzerlik gösterir.
İngilizce'de bugün hâlâ Cumartesi, Pazar ve Pazartesi (Saturday, Sunday ve Monday) günleri isimlerini gezegenlerden alır. Geriye kalan dört gün ise isimlerini, adları gezegenlere verilen Roma tanrıları yerine Anglo-Sakson veya Kuzey Avrupalı tanrılardan almıştır. Tuesday, Wednesday, Thursday ve Friday isimlerini sırasıyla, Tiw, Wodan, Thor, Freya'dan almıştır.
Gezegenlerin isimleri günlere verilirken şu sıra izlenmiştir: Ay, Mars, Merkür, Jüpiter, Venüs, Satürn, Güneş. Peki, bu sıranın önemi nedir? Bu konuya ilişkin teorilerden biri şöyledir: Gezegenler dünyadan yaklaşık uzaklıklarına ya da dünya etrafında dönme periyotlarına göre sıralanırsa diziliş, Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn biçiminde olacaktır. Bu dizilişte sondan başa gezegenler günün saatlerine denk gelecek biçimde yazıldığında
1=Satürn, 2=Jüpiter, 3=Mars, 4=Güneş, 5=Venüs, 6=Merkür, 7=Ay, 8=Satürn, 9=Jüpiter, ..., 23=Jüpiter, 24=Mars
elde edilir. Yeni Gün, bir öncekinin bittiği yerden başlar ve
1=Güneş, 2=Venüs, ..., 23=Venüs, 24=Merkür
ve bir sonraki gün de
1=Ay, 2=Satürn, ...
biçiminde sıralanacaktır."

* Yazı alıntıdır.

Keyifle...

" روز در هفته" Günlerin Etimolojisi Yazı Dizisi-1

"Bugünkü takvim dilimizdeki haftanın günlerini etimolojik açıdan incelediğimizde, genellikle Farisi ve Arabi kökenli olduğu bir gerçektir. Değil haftanın günleri, “Hafta” sözcüğü bile farsça asıllıdır. Halen kullanmakta olduğumuz hafta sözcüğü farsça “haft” (yedi) rakamından türetilmiştir. Bunun sebebi ise, haftanın yedi günden oluşmasıdır. Farisîlerde (iran) “Cumartesi günü”, günlerin merkez noktası olarak belirlenmiştir. Onlarda “Şenbih”, “Cumartesi” demek olup, takip eden diğer günler, “Cumartesi” üzerine bina edilmiştir. Yani haftanın günleri, cumartesi biri, cumartesi ikisi…. Üçü, dördü, beşi , altısı şeklinde isimlendirilmiştir.Farsça rakamlar “yek, du, se, çehar, penç, şeş...” diye başlayıp devam etmektedir. Haftanın günleri de, Farisi lügatinde “Cumartesi (Şenbih)’ den başlamak üzere,”Yek şenbih, du şenbih, se şenbih, çehar şenbih, penç şenbih, şeş şenbih” olarak adlandırılmıştır.
Aynı metod Arap lügatinde de kullanılmak suretiyle, haftanın günlerine kendi kültürlerince isim verilmeye çalışılmıştır. Araplarca “Cumartesi” (yevm-üs- sebt) günü dinlenme günü olarak addedilmiş “Sebt, Arapçada uyku ve rahatlık demektir” ve sonraki günlere “bir” sayısından başlamak suretiyle isim verilmiştir. Arap lügatindeki sayılar “Vahid (Ehad), isna (isneyn), selase, erba, hamse…” diye devam etmektedir. Arapçada yedi rakamına “Seb’atun” denildiğinden, haftanın da yedi günden oluşmasına bağlı olarak bu kelimenin çoğul şekliyle “üsbu’un/esabiun” denilmektedir. Yani haftanın yedi günü demektir. Arap lügatinde haftanın günleri; Yevm-ül Ehad= ilk gün (Pazar), Yevm-ül isneyn= ikinci gün (Pazartesi), Yevm-üs sülesâi= üçüncü gün (Salı), Yevm-ül erbiau= dördüncü gün (Çarşamba), Yevm-ül hamis= beşinci gün (Perşembe) diye bilinir. Sadece “Cuma günü”, toplanmak, cem olmak, toplantı günü olarak sayıldığı için bu metodun dışında istisnaî bir isimle “Cuma” adını almıştır. Buna bağlı olarak da, ertesi güne; “Dinlenme, uyku, rahatlık” anlamına gelen Sebt (Sübut) günü “Yevm-üs Sebt= Cumartesi” adı verilmiştir. Bütün takvim dillerinde, haftanın günleri “Cumartesi” üzerine kurulmuş olup, böylelikle haftanın ilk günü “Pazar Günü” olarak kabul edilmiştir. Arapça ve Farsça lügatlerinde, bâhusus bir çok ülkenin ikinci resmi anadili olarak kabullendiği İngilizce’de bile aynıdır bu durum. Araplar, yevmül ehad=ilk gün/Pazar; Farisîler, “Yekşenbih= Cumartesi biri” diye kabullenmekte ve İngilizler de haftanın günlerini sıralarken, “Sunday=Pazar”dan başlamaktadırlar.Güneşin doğuşunun günün başlangıcına esas teşkil ettiği görüşünden ileri çıkan İngilizlerin “Güneş” anlamına gelen “Sun” sözcüğünün sonuna “Gün” anlamına gelen “Day” sözcüğünü ilave etmek suretiyle “Sunday=Pazar” gününü haftanın ilk günü olarak kabul etmiş olmaları büyük ihtimaldir. Yani, İngilizler de tıpkı Arap ve Farisiler gibi, “Pazar” günü “İlk gün/birinci gün” addetmişlerdir. Farsça asıllı “Bâzâr” sözcüğü de “Pazar” olarak Türkçe'ye geçmiştir. “Alış-veriş yeri ve çarşı” anlamına gelen bu kelime haftanın ilk gününe ismini vermiştir. Bir sonraki gün de “Pazartesi” söylemiyle dilimize yerleşmiştir. “Salı “ günü de İbranice ve biraz da Arapça “sulesâi/sâlisetün” (üç) sözcüğünden mütevellid “Salı” adını almıştır. Çehar şenbih ve Penç Şenbih günleri de Farsça aslından biraz da kibarlaştırılarak, tabiri caiz ise, tıraş edilerek” “Çarşamba” ve “ “Perşembe” olarak Türkçe'ye yerleşmiştir. Yani, “Anatolia” nın, ” Anadolu” şeklini aldığı gibi. Şayet aynı usül, haftanın bütün günlerine uygulanacak olsaydı; “Pazar, Yekşembe; Pazartesi, Düşembe ve “Salı” gününün de Seşembe” şeklinde olması kaçınılmazdı. “Cuma” kelimesinin aslı Arapça’dır. İranlılar Cuma sözcüğünü islamdan sonra kabullenmişlerdir. İranlılara göre Cuma’nın adı “Yevm-ül Azine”dir. “Azine” bazen da (z) harfiyle (d) harfinin değiştirilmesi suretiyle “Adine” olarak söylenmektedir. “Azine” ise, Farsça’da “Ziynet, eğlenme” demektir. Kimi zaman da “Rûz-i Azine” de denilmektedir. Cuma, Arapça aslına uygun olarak hiçbir tağyir ve tebdile uğratılmadan kullanılmaktadır.
Farsça “Şenbih” kelimesinin, Türkçemize “Şenbe/şamba” olarak geçmesi ise, “n” ve “b” harflerinin yan yana gelmelerinden dolayıdır. Burada, Arap lügatine göre, daha doğrusu Kuran-ı Kerim’de bir tecvid (bab-ü iklab) kaidesi söz konusudur. Aynı kelimede “n” ile “b” harfleri yan yana geldiğinde üçüncü bir “m” harfi doğar. Yani, kalbetmek/çevirmek suretiyle “n” harfi yerine “ m” gelmekte olup, bu kural Türkçemize de yerleşmiştir. Anbar/ambar; Kanber/kamber; anber/amber vb…hatta halk arasında “İstanbul” sözcüğünün de “ İstambul” şeklinde telaffuz edildiğine de şahit olmaktayız.
Gerek Arapça’da gerekse Farsça’da kullanılan “ilk gün, ikinci gün…; Cumartesi biri, Cumartesi ikisi…cumartesi altısı” gibi ifadeler ülkemizde de kullanılmaktadır. Özellikle Kastamonu yöresinde (Taşköprü) haftanın bazı günlerine; Cumartesi’ye; “Cuma biri”, Pazar’a “Cuma ikisi”, Pazartesi’ye de “Cuma üçü” denilmektedir. Burada ise, Cuma günü esas alınmaktadır. Günlere ilave olarak kullanılan bir kelime vardır ki, “Cuma” ve “Pazar” günlerine ek olarak kullanılmaktadır. Cumartesi ve Pazartesi gibi. Buradaki “erte/irte” kelimesi, “…sonra/gelen zaman/bir sonraki/tehir etmek…” anlamına gelmektedir. Güzel Türkçemizdeki “Ertelemek” sözcüğü de buradan doğmaktadır. Cuma gününü İslam ülkelince bayram ve toplantı günü yani, büyük ve önemli bir gün olması hasebiyle “Cuma”, günlerin başlangıcı kabul edilmişi, bir sonraki güne de “Cuma ertesi” şeklinde müsemma kılınmıştır. Alış-veriş günü olarak kabul edilen “Pazar” dan sonra gelen güne de “Pazar Ertesi” denilmiştir. Bu iki sözcük de ses düşmesi neticesinde “Cumartesi, Pazartesi” şeklinde dilimize yerleşmiştir."

* Yazı alıntıdır.

Keyifle...

Yeni Bir Yazı Dizisi Başlıyor, Gazetenizi Almayı Unutmayın!

Başlığı yazarken aklıma geldi. Yahu bir dönem, gazeteden kupon biriktirip, teflon tava, cep telefonu, konuşan sözlük, abşeyfır(spor aleti:))aldık di mi, daha neler neler var, diğerlerini de siz ekleyin cancağızlarım. Başlık bana neden bunları hatırlattı bilemiyorum, slogan tarzı o dönemlerden, o yüzdendir. Ben mesela gazete almıyorum günlük, çünkü keyfini çıkara çıkara okumaya vaktim yok. İşe geliyorum, ve internetten başlıkları, önemli gelişmeleri okuyorum o kadar. Amma ve lakin, haftasonu güzel bi kahvaltının ardından güneş sırtıma çarparken, nefis bi kahve eşliğinde elimde gazetemle keyif yapmayı pek severim.

Geçtiğimiz haftasonu Koşuyolu' na gittim. Davullar eşliğinde karşılandım, halaylar çekildi, hızını alamayan karşılama ekibi havai fişekler patlattı :)) Yok o kadar da değil:) Benim Anadolu Yakası' nda ne bileyim bi Fenerbahçe' de, Acıbadem' de, Cadde' de görüldüğüm pek nadirdir ama ziyaretlerimi sıklaştırmaya karar verdim. Koşuyolu, gerçekten en beğenilenler listemde yerini aldı. Önce "Biber" de uzun bi kahvaltı yaptık, kahvelerimizi içtik. Ben semtin yenisi olunca etrafta şöyle bi tur attık ve artık benim için vazgeçilmez olacak mekanı gördüm: "Ceviz Ağacı"!!!! Tanrımmmmmmmmm, 'hayatta neye geç kaldın' deseler, buranın adresini veririm:) 987654321 tane tatlı çeşiti vardı sanırım. O çizkekler, kanepeler, pastalar, açık büfe kahvaltı, ekler, çörek... Sağlığım/nız açısından burada kesmek istiyorum:) Gidin, tadın, hazza varın! Evet, slogan bu olmalı, evet olmalı!

Yazının özüne geliyorum: Günler çok çabuk geçiyor malum, haftasonu nakarat gibi tekrarlıyor. İş yüküm azaldı şu sıralar, serbest çağrışımlarım güçlendi:) Şimdi bu geçip giden günler, adlarını nerden aldı acep, diye düşündüm, araştırdım, sizlerle de paylaşacağım.

Kipintaç canlar, yeni yazı dizimle geliyore:)

Keyifle...

Mart 27, 2012

Move like Jagger!


Yoga dersen yaparım, pilateste iyiyim, dans derslerim uzun soluklu olmadı lakin çaça, salsa, rumba dedin mi yanına benim adımı da eklemen lazım:) Koşu, step, aerobic ile doğduk, Sezen' in bu şarkısıyla da(tık tık) büyüdük. Evet, komşunun stepteki kızı benim:)Velhasıl sporu severim, scubaya kadar gitti bu iş, hata bungee jumpinge de niyetlendim korka korka(yükseklik korkum var, boyum da o yüzden kısa:)), neyse ki o niyetlendiğim hafta hava şartlarından dolayı atlayış iptal oldu. Gelin görün ki a dostlar, geçtiğimiz hafta "spinning" diye lanet olasıca bi spor var, ona katılma(grup dersi) gafletinde bulundum. Önceleri 1 ay boyunca izledim milleti, baktım gayet cool, bi oturup bisiklet sürüyorlar, bi ayakta hızlanıyorlar. Yüksek volumde maroon 5 M.Jagger eşliğinde gayet yapılası, ter atılası bir spor gibiydi, katıldım. Evet, bu hatayı yaptım. Hem de bunun hata olduğunu 6. dk. da anladım. Kendimi dışarı atmak, serin havuza bırakmak istedim. OMG! Evet, devam ediyordum, yanımdaki teyze bile yapıyordu, pes etmicektim. Sık kızım kalçaları, hızlan hızlan. Tamam, kapat gözlerini çevir pedalları, vouge kapağındaki hatunları düşün, yetmezse biskolata adamlarını düşün, çevir çevir çevir (Hala 15. dk.).Ha tamam, hoca su için dedi. Acaba herkes gözlerini kapayıp su içerken kaçsam mı kenardan kenardan?! Evet, kaçmalıyım. Yoo hayır, yine başladık. Fak! Kaçamadım. Rihanna çalıyor, hoca iki dedi. Napıyoduk? İkinci hareket neydi, oturcak mıyım, ayakta mı süreceğim?! Ya bu yanımdaki teyze nasıl cool bi şekilde devam ediyor?!! Şunun kalçası güzelmiş, of hoca da fena değilmiş. Ayyy koptum, öldüm, tıkandım, gözümün içine ter kaçtı, lenslerim kendinden geçti, ayaklarım tutmuyor, odam kireç tutmuyor.

O yeahhhhh! Sonunda dışarıdaydım. Hiç hatırlamıyorum nasıl çıktım ama zaman hiç bu kadar ağır ilerlememişti. 1 dakika 60 saniyede değil, 1 saatte doluyordu sanki!!! Neyse canlar, bisiklet selesinin k*çımdaki ağrısı 1 hafta geçmedi sanırım. Ben koşu, aerobice( çok tatlı ispanyol bi adam var dersi yöneten), body bar a devam. Hem de inceldim de inceldim.

Unutulmaz karakter Betty ya da ne bileyim Taş Devrinin Wilma' sı kadar ince belim:) En azından bana öyle geliyor:) Yaz da geliyor, sevgilim de askerden geliyor :)

Keyifle...

Mart 09, 2012

Geri Dön Geri Dön Ne Olur Geri Dön-DÜM!

Sanırım kış uykusuna yatmıştım, bu sabah uyandım.
Gutmornik sanşaynnnnnnnnn :)
Günei ışınlarının insanlar üzerindeki 987654321 yararını sıralamak için uzun uzun çalışmasın o isveçli bilim adamları, beni mevsim değişimlerinde 1 ay gözlemlemeleri yeterli:) Kışın tüm kasveti üzerime çökmüştü, korktum o yükü kaldıramamaktan. Neyse ki güzel havalar biraz da olsa göz kırptı da, sona erdi asık suratlı uyanmalarım.

Bu haftasonu da gündüz gezmelerime, gece eğlenmelerime devam edeceğim, yaza da Rio Mayami İbiza turu yaptım mı, yeniden doğmuş gibi olurum sanırım. Nisan ayında 4 günlük bi tatilim var. Ne güzel hayallerim, tatil planlarım, birazcık da param vardı ta ki o... hırsız benim evi ziyaret edene kadar.

Cüzdanımda yüklü paralar taşımam, evde de bulundurmam. Küçüklüğümünden annemin çeyrek günlerinde kenara atıp biriktirdiklerine özentimdi kenara ceyrek atıp atıp biriktirmek, onu da saklayacak yer yok diye yapmadım. Tamam biliyorum, bankaların altın fonu var. Hani işe de başladık, öğrenci olmakla sivil olmanın daha doğrusu tam anlamıyla olamamanın sıkıntıları var. Ne diyodum, ha, sen bu hırsız evde kimse yokken gir eve kira için ayırdığım parayı ve bilgisayarımı al git :( Şimdi içinizden diceksiniz ki: e be kızım alık mısın niye parayı evde tutuyosun?? WTF! MÖRPİ Kanunu bu yahu! Pasta hep ters düşer, yağmur hep fön çektirince yağar, şans lotoyu yatırmadığında seni bulur! Evet hiç yapmam, evde para bırakmam. O gün sadece 1 günlük unutkanlıktı, bi daha mümkün değil! Şimdi, o 4 günlük tatilimde baba ocağını ziyaret edeceğim.

Bi video izledim, hayatımı değiştirmedi:) ama pek hoşuma gitti. Tıklayınız!
* Helenistik dönemin zerafetine ne diyosunuz?- Muazzam!

Haftasonu İstanbul' un nabzını tutacağım, geri döndüm ben! Zaten ileri dönülmez ki, "geri" gereksiz oldu. Ay yok silmem, siz de görün :) :)
Keyifle kalın
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...