Haziran 10, 2010

tutku... tut ki tuttu...


Buna ihtiyacım varmış uzun zaman sonra... uyanınca heyecanlanmaya :) Yaz gelince hep olur zaten bende bu, mutlu uyanırım ama bir de aşk kokusu alıyorsan...ne tatlı bir his bu. karşındakinden bir şey beklemesen bile- hoş ben neler neler bekliyorum :)- bunu hissetmek, hissedebilmek... güne uyanmak, ona uyanmak... kalbim atıyor ama bir başka bu kez.

su an yaptığım şeye de çok ihtiyacım varmış: kahve, çikolata, puro-teşekkür ederim, o kendini bilir- norah jones, ihmal ettiğim blogum... aslında ihmal etmedim, aklımdaydı hep, yazdım ama aktarmadım bazen...

zor bir dönem bugün öğlen son buldu gibi gibi, 'gibi', cünkü bütüm var, hiç bir zaman bu kadar mutluluk verici olmamıştı bütü beklemek. bütü beklemek aslında onu beklemek gibi:) evet, kendisi okuldan, gün ışığım gibi, şu an aptal gibi hissettim, şunları yazarken öyle bi sırıtmışım ki, dışardan kendime baktım güldüm bir de :) ha yoğun bi seneydi çünkü hem benim bölüm gerçekten kastı, derslere hiç giremedim. diceksin ki öğrencisin işin ne ? ama keyfi girmediğim de oldu kabul ediyorum da, başka önceliklerim de vardı, okulda biriktirdiklerinden fazlasını biriktiriyor bazen insan sokakta... bi yandandan yandal programım vardı paralel okuduğum, orda da epey kastılar... ama bitti işte bittiiiiiiiiiiii:) o kadar yoğundum ki şimdi 10 gunluk tatil nasıl iyi gelecek. Boş durmak bana göre değil, şikayet etsem de tatlı şikayetler, tatlı yoğunluk şikayetleri... staj bakıyorum şimdilerde insan kaynakları departmanlarından, hem de para kazanabılecegım dönemlik bir iş, herkese duyurulur :)

gözlerimi kapadım şimdi, 5 yıl sonrasını düşünüyorum. Ah norah, ne güzel söylüyorsun, norah candır :) 5 yıl sonra sabah kalkıyorum, topuklu ayakkabılarım, saçlarım ve evraklarım dosyalarım,insan kaynakları departmanım, ofise/şirkete gidiyorum (mu?); yoksa; kalkıyorum, iyi bir semtte klinik,çocuk gelişiyle ilgilenen uzman psikolog ayşe yıldız(mı)? yoksa, sabah kalkıyorum, hayır kalkmıyorum, 5 dakika daha :) evet karar veremıyorum, hoş karar da vermem gerekmıyor henuz, ama gelip gidiyor işte ara sıra...

tanrım bak yine takıldım ikilemelere ki hala aklıma gelir bazen, 'yan yana'. yan yana bile yan yana yazılmıyor, bu çok komik değil mi :)

valizimi topladım, geceyi bekliyorum. sabah adanaya iniyorum sonrasından emin değilim çünkü özledim bi yandan adanayı ama bir an önce anamura geçip, deniz kum güneş moduna da geçmek istiyorum. deniz kum güneş diyince kulağa güzel geliyor ama istanbul' dan ayrılmak hep hüzün veriyor bana...

sevdiceğim geldi aklıma :)belirsiz, amansız, bir adım ötesi, dönüşü olmayan yol başlasın istiyorum, alsın, sarsın, sevsin, üzsün istiyorum... aslında tüm değeri ben yükleyip fazla değerli kıldığım için kızıyorum kendime, bi yandan da mutlu ediyor beni, beni 'o'na katmak...

dün çok sevdiğim en çıtırından kız arkaşlarımdan birinin yazısını okudum, ayrılmış sevgilisinden, üzüldüm. hoş yalnız kaldı filan değil, elini sallasa ellisi. ama onlarınkisi bi güzel geliyordu bana, müzik gibiydi, yağmuru vardı ama gökkuşağını getiriyordu ardından, yani ben okudukça öyle hissediyordum. O bendim biraz, istekleri arzuları bendendi ve de bekledikleri. onun ilişkisi bitince benden de bir şeyler gitmiş, beklediklerim, istediklerim yarım kalmış gibi hissettim... ama sevdiceğim, seninle başka olsun, tutkumuz tutsun, yağmurda öpüşelim, kırlarda yeşerelim, gökkuşağından kayalım, sarhoş olalım, ağlayalım, hem anlattıklarım anladıklarım ol, hem anlatmadıklarım ve anlayamadıklarım... ama biz birbirimizde anlamlanalım...

şimdi gidiyorum ya, belki sen uykuda olursun, ben de uykun gibi gelirim, karşı koyamayacağın gibi. gidiyorum ya, özlemesi güzel...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...