Haziran 23, 2010

Sabah... hayır sabah değil; sabahın körü- 05.45. delicesine yağan yağmur uyandırdı beni ve penceremden pervasızva girip tenimi okşayıp, sonra aynı bedeni aniden ürperten rüzgar... aylardan haziran ve güney sahillerinden kopup geleli saatler oldu sadece. bronz ten ve delice yağan yağmur, pek hoşuma gitti bu tezat. yağmurda uyumak güzel, gözüm kapalı, polar battaniyemi aradım el yordamıyla, daha sıkı sarıldım, uyumuşum :)

Anamurda' ydım son 10 gündür, sınavları bitirir bitirmez attım kendimi güneye. sakin bir tatil tam da dinlenme odaklı. kitap, deniz, güneş, burnumda güzel güneş kremi kokusu, tenimde tatlı rüzgar, kulağımda renkli şarkılar:)yolunuz düşerse Anamura, Anamurıum' u görmeden gelmeyin derim. zamamnında Bizans ve Selçuklu imparatrlukları hüküm sürmüş, yerleşke kalıntıları hala mevcut, o döneme ait tiyatro sahnesini, hamamı, su depolarını, evleri görmek mümkün hala. biraz yürüdükten sonra el değmemiş, neredeyse hala keşfedilmemiş gibi duran mükemmel deniz karşılıyor beni. hiç bu kadar yüzdüğümü hatırlamıyorum, zaten o kadar açılmışım ki bi ara kumsala ulaşamayacağımı düşündüm, 3 kişiydik ve bu sahile ulaşamama korkusu traji komik bir hal almış, hepimizi sarmıştı. hatta bi ara gülmekten yüzemedik, yatar pozisyona geçtik dinlenmek için :) karaya ulaşan bendim ilk :) anamur öyle bir yer ki tatil beldesi olmasına rağmen pazar günleri marketler kapalı, cumartesinden yapılıyor pazarın alışverişi... bi ara safaride gibi hissettim, evin önünde kocaman ağaçlar var ve bi gün annemle kahve keyfi yaparken, kaplumbağa da gördüm, sincap da, hemen yan tarafta civciv de. ama durun en dehşetini şimdi söyleyeceğim; yan komşunun bahçesi daha gösterişli ve çicekli, böcekli. komşunun küçük kızı çığlık attı, sonra öğrendik ki yılan görmüş!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! tanrım!!!!! birden kalabalık oldu evin önü, kızın babası çıktı yılanı arıyor öldürmek için, bulamadı. sonra bizim üst komşumuz bayan, ayagında çizmeleri(bahçe çizmesi) elinde kürekle atıldı yeşilliklerin üzerine, heyt be dedim, anadolu kadını dedikleri bu olsa gerek dedim. bu arada annemle kalakalmıştık, o gün yılan yakalanamadı, gece zor uyudum ama diğer gün haberi geldi, öldürmüşler. Babam ısrarla o yılanın zehirli olmadığını söyledi, bir kaç kişiden daha duydum bunu ama benim türlerimin yönünü değiştirmesi için yılanın adı yeterdi dogrusu :)

Ve sonunda istanbul, yenilenmiş bir şekilde yeniden... yapmak istediklerimin ve yapmam gerekenlerin listesini yaptım, birbirleriyle yarışıyor ikisi de. çalışıp para kazanmak, staj, dil kursu, sosyal programlar, birkaç dergi görüşmeleri, aldığım kararları teoriden pratiğe geçirme çalışmaları yalnızca bu listedekilerin birkaçı.

okul hayatının getirdiklerinden ve rahatlığından acayip keyif alsam da, bitsin artık da der gibiyim. birkaç yere CV mi bıraktım iş ve staj için. okul bitecek ya seneye, seçim yapmam gerekiyor yöneleceğim temel alan için, o kadar çok şey var ki ilgimi çeken ve yapmak istediğim. sabah kalkıp, topuklu ayakkabılarımı giyip işime gitmek istiyorum, kendi param olsun, kendi emeğim, kendi arabam vs. şimdi tekrar okul dönemine dönersek, biliyorum ki özleyeceğim sırf hava soğuk ya da uykum var diye okula gitmeyişlerimi :) Eyyy çalışan ahali, aydınlat tecrübelerinle bu genci; iş yerinin şık duvarlarında yankılanıp heyecan yaratan topuk sesi mi, patronun sesi mi:) ya patron bensem :) O başka...

Hergün türk kahvesi bi ölçek eklemek demek keyf-i deryaya... ardından kapatılan faldan beklediklerim pek bi heyecanlandırır oldu beni. aşk yeniden, akdenizin tuzu gibi, aşk yeniden :) her şeye nispeten daha umutlu ve mutlu yaz ayları, daha neşeli, daha çoşkulu, daha ben. Yaz şarkıları bile bi başka, kaçtır sıla&ozan doğulu- alain delon'u dinliyorum, pek keyifli :)bir kaç parça daha var böylesi, keyfi yerine getiresi...

Keyife gittim, gelicem :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...