Ağustos 30, 2010

fransız sokağına fransız kaldım, tabii adı değişmiş sonrasında cezayir olmuş ama çelişkilerle dolu. bu kısım aklınızda kalsın daha sonra daha uzun bi açıklama ile karşınızda olacağım, en azından şimdi öyle planladım. yazarım dediklerimi yazıyo muyum?- hayır:) çünkü yeni şeyler dönüyor aklımda.

son 1buçuk aydır uzun uzun mesai saatleri alıyor günümü, almıyor aslında sömürmek sevmediğim fakat buraya daha uygun olacak bi kelime. şimdi çevremdekilere bakınca, kalanlar bu şekilde çalışmaya devam edecekler. başka hiçbir şey yapmaya izin vermeyecek bir işte çalışma fikri bile tüylerimi diken diken yapıyor. gideceğimi bilmek güzel.

gel gelelim benim takık kelimelerime. sıradaki, çalışma hayatında tatil gününü işaretleyen 'off' günü. ne demek ya off günü? off denilen sözcük makinaların üzerinde yer alır; basarsın, çalışmaya son verir! insanları makinalaştırmak niye?

geçen gün 3 yaşında bi kız çocuğuyla sohbet ettik-Nisan adı-. Güzelliğini neye borçlusun dedim, aydedeye dedi :) nasıl yani dedim; yatmadan önce bakıyorum ya, o beni güzelleştiriyor dedi :) ne tatlı, güzeldi Nisan da aydede kadar. Bşka bi adam dedi ki sonra bana; neden çocukları bu kadar çok seviyorsun? soruya gel ya! yetişkinleri çok sevmekten çok daha mantıklı çünkü!

geçen kızlarla toplandık, özlemişim bu toplantıları. devir değişmiş arkadaşım! her şey farklı işliyor artık...

aşk hayatına gelince:) hep karışık, ayşe buna alışık :) ama sıkıldım kısırdöngülerden...

kaplumbağalar futbol oynasa, maçtan sonra yavaş çekim gol özetleri verilse... ne komik, sonrasında sıkıcı olur. sahi o zaman maçlar, özetleriyle birlikte ne kadar sürer ?:)

tüm kış mevsimi, yazın gelmesini bekledim; geldi, geçti, gitmek üzere, hüzünlüyüm...

tatil beldesi arıyorum; denizi güzel, sakin ama geceleri eğlenceli, ayaklarım denizle temas ederken rakı masasında olabileceğim... mojito da olur :)



keyifle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...